D Vitaminin insan sağlığına etkisi bir çok kaynakta görebileceğiniz gibi önemi artık kabul edilmiştir. D vitamini bilinen vitamin sınıfında olmasa da tanımlama gereği olarak vitamin denilmektedir. Yağda çözülen yapısı gereği diğer vitaminler içerisinde ayrılır. Vücudumuzda D vitaminin düzeyiyle ilişkili olarak varlığı sayesinde bir çok tepkime gerçekleşmektedir. Özellikle ülkemizde D vitamininin sağlığa yararı bilinse de kullanım dozu olarak yanlış yönlendirilmeler zaman zaman karşımıza çıkmaktadır.
Endokrin düzeyde: Temel olarak kalsiyum dengesini düzenler ve böylelikle kas ve kemiklerin sağlıklı olmasını sağlar. Bu işlevi çok uzun yıllardır biliniyor.
Otokrin ve parakrin düzeyde: Basit olarak ifadesiyle D vitamini tüm hücrelerin içine girer ve böylece çok çeşitli hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde etkili olur. Bu işlevi ise son yıllarda yapılan çalışmalarla gösterildi.
D Vitamini yiyeceklerle vücuda girdiğinden veya UVB ışınlarıyla ciltte sentezlendikten sonra yarılanma ömrü 24 saattir. Yarılanma ömrü denilen kavram bir maddenin yarısının yok olması için geçen zamandır. Yani D vitamini vücuda girdikten 24 saat sonra yarısı yok olmuş olur. Bir sonraki 24 saatte de kalan yarısının yarısı yok olur ve böylece hızla yok olmaya devam eder.
Vücuda giren D vitamininin büyük bölümü karaciğere gider ve burada metabolize olur. Bu süreç D vitaminine OH (hidroksi) eklenme sürecidir ve bunun sonunda 25(OH)D oluşur. D vitamininin bu şekline prohormon denir ve bu şekilde yarılanma ömrü 3 haftadır. Bu şekilde kan dolaşımında kalamayacağı için D Vitamini Bağlayıcı Proteini adlı bir proteine bağlanır.
Emziren annelerde vücuda giren D vitamininin bir kısmı anne sütüne gider. Anne sütündeki D vitamini düzeyinin korunması için emziren annelerin mutlaka günlük doz D vitamini almaları gerekir.
25(OH)D megalin adlı protein tarafından böbreklere çekilir. Böbreklerde üretilen enzimler yardımıyla, bir hidroksi daha eklenerek 1,25(OH)2 D şekline dönüşür. İşte bu şekliyle aktif bir hormondur ve endokrin işlevlerini yerine getirir. Bu hormon böbreklerden dolaşıma geri gönderilir. Bağırsaklardan kalsiyum emilimini arttırarak kemiklerin güçlenmesini sağlar. Bu şeklinin yarılanma ömrü 2 saattir. Yani işini yapar ve hızla yok olur.
Proteine bağlanan 25(OH)D vitamininin bir kısmı da hamilelerde plasentaya gider ve aynı böbreklerdeki gibi plasentada da aktif hormona dönüştürülür.
D vitamininin otokrin ve parakrin işlevlerini sağlaması için her hücrenin içine girmesi gerekir. Proteine bağlanmış şekliyle hücrelere giremez çünkü hücrelerin böbrek gibi onu çekecek bir sistemi yoktur. Vücuda ilk girdiği şekliyle hücrelere girmesi daha kolaydır. Hücrelerde de aktif hormon şekli olan 1,25(OH)2 D’ye dönüşür, kullanılır ve hücre dışına çıkarılmaz, içinde kalır.
D vitamininin kanseri önleme ve kanserle mücadeleden depresyon vb beyin hastalıklarıyla mücadeleye pek çok konuda etkili olduğu araştırmalarla gösterildi. Bu araştırmaların çoğunda olumlu sonuçlar elde edilmesine rağmen bazıları olumsuz sonuçlanmış. Bu araştırmalarda, kullanılan D vitamini miktarları ve kullanım aralıkları değerlendiriliyor ve küçük dozlarda kullanmanın veya aralıklı kullanmanın etkili olmadığı, olumsuz sonuçlanan çalışmaların bu nedenle olumsuz sonuçlandığı açıklanıyor.
D vitamininin endokrin işlevini yerine getirmek üzere uzun süre vücutta kalabildiği (yarılanma ömrü 3 hafta) ancak bağışıklık sistemini güçlendirmek ve çeşitli hastalıklarla mücadele etme işlevlerini yerine getirebilmesi için yarılanma ömrü 24 saat olduğundan mutlaka günlük dozlarda kullanılması ve kanda sabit bir düzeyde tutulması gerektiği anlatılıyor. Dr. Hollis günlük dozun en iyisi olduğunu, gün aşırı almanın günlük kadar iyi olmadığı, haftalık dozun daha kötü olduğu, aylık dozun ise hiç etkili olmadığını söylüyor.
20-30 ng/ml’nin üzerinde 25(OH)D düzeyi durumunda iskelet sisteminde, kemiklerde sorun yaşanmayacağı belirtiliyor. Kemikler için kullanılan şekli olan 25(OH)D şeklinin yarılanma ömrü 3 hafta olduğundan haftada 1 veya ayda 1 bile alınsa etkili olacağı söylenmiş.
Şimdi D vitamininin vücudumuza olan olumlu etkilerine birlikte göz atalım
Bağışıklık Sistemi
Vücudumuzun mikroplara karşı en önemli savunma mekanizması akyuvarlar olarak bilinen ve mikropları yutarak yok eden beyaz kan hücreleridir. Son yıllarca yapılan araştırmalar, D vitamininin akyuvarların çalışmasında kilit rol oynadığını kesin olarak ortaya koymuştur. Bir başka deyişle güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olarak hastalıklara direnç kazanmak için D vitamini şarttır. Tabi ki bu durum özellikle güneş ışığının azalıp mikropların kol gezdiği kış aylarında D vitaminini daha hayati hale getirmektedir.
Kalsiyum Dengesi
D vitamini, vücutta kalsüyum minerali seviyesini kontrol eder ve kalsiyum bağırsaklarda emilip kana karışması ve kemiklere geçerek kemik oluşumuna katılması hep D vitamini yardımıyla olur. Bu yüzden D vitamini en çok kemiklere faydası olan bir vitamindir.
Fosfor Dengesi
Fosfor mineralinin vücuda alınıp kullanılması da D vitamini tarafından kontrol edilir. Fosfor öncelikle dişlerimizde bulunur. Yani D vitamini kemikler için olduğu kadar dişlere de fayda sağlamaktadır.
Hücre Farklılaşması
Vücudumuzda oluşan yeni hücreler bir süre sonra bölünmeyi bırakarak görevleri gereği farklılaşarak organ hücrelerine dönüşürler. D vitamini bu süreçte hücrelere yardımcı olur ve hücre çoğalmasını durdurur. Kontrolsüz hücre çoğalması kansere de sebep olabilir. Bu yüzden D vitamini kansere karşı koruma sağlıyor olabilir. Zaten bilim adamları tarafından elde edilen bazı bulgular da D vitamini eksikliği ile bazı kanser türleri arasında bağlantı olabileceği yönündedir.
D Vitamini ve Beyin
Son birkaç yıl içerisinde yapılan çeşitli araştırmalar D vitamini eksikliği ile bazı beyin hastalıkları arasında ilişki olabileceğini göstermektedir. Alzheimer, parkinson, MS, epilepsi, şizofreni vb.hastalarında düşük D vitamini seviyesi tespit edilmiştir ve depresyonun da D vitamini ile bağlantılı olabileceği iddia edilmiştir. Ayrıca vücudumuzun D vitamini kullanarak ürettiği bazı maddeler sinir sistemi ve beyin dokularında bulunmuş ve
bilim adamları bu maddelerin sinir bağlantılarını sağlamak gibi bir işlevi olabileceği sonucuna varmıştır. Bununla birlikte D vitamini beyinde tam olarak ne işe yarar, eksikliği ile hastalıkların bağlantısı nedir ve yeterli D vitamini almak bu hastalıkları önler mi, gibi pekçok soruya henüz cevap bulunamamıştır.
D Vitamini ve Zayıflama
Yapılan birden çok kohort araştırmasına göre yeterince D vitamini almayan insanlar yıllar içerisinde daha çok kilo almaktadır.1 Ancak bilim adamları bunun sebebini tam olarak anlayamadıkları gibi D vitamini takviyesi verilen kişilerin de kilo vermediği ortaya çıkmıştır. Buna göre D vitamini kilo kontrolü açısından bazı faydalar sağlıyor olabilir ama fazladan D vitamini almak zayıflama sağlamamaktadır. Yapılması gereken sağlığınız için gerekli ve tavsiye edilen miktarda D vitaminini doğal yollardan almaktır.
İnsülin Üretimi ve Kan Basıncı
D vitamini üzerinde yapılan deneyler, bu vitaminin kan şekerini dengeleyen insülin hormonu üretinde bazı katkılar sağladığı ve kan basıncının düzenlenmesine de yardım ettiğini göstermiştir.
Günlük D Vitamini Gereksinimi
Vücuda gereken D vitamini çok az olduğu için IU (International Unit) diye özel bir birimle ölçülüyor. 1 IU 40 mikrograma yani 1 gramın milyonda birine eşit.
Günde 400-600 IU D vitamini almakla iskelet sisteminde sorun çıkmaması sağlanabilir.
Günde 400-600 IU’luk dozlar otokrin ve paratokrin işlevlerini yerine getirebilmesini sağlayamaz.
Günde 10.000 IU’ya kadar dozlar ve dolaşımda 100 ng/ml düzeyinde 25(OH) D olması insan fizyolojisi için normaldir, zehirli olarak nitelendirilmemelidir.
Günde D vitamin damlasından 40 damlaya kadar kullanılabileceği belirtiliyor. Siz siz olun konusunda uzman bir doktor eşliğinde kullanın.
Sağlıcakla.